暗記メーカー
ログイン
26.03
  • Murat Turkoglu

  • 問題数 73 • 3/24/2024

    記憶度

    完璧

    10

    覚えた

    28

    うろ覚え

    0

    苦手

    0

    未解答

    0

    アカウント登録して、解答結果を保存しよう

    問題一覧

  • 1

    Tom flipped the switch.

    Tom anahtarı çevirdi.

  • 2

    The music played in a loop.

    Müzik bir döngüde çalındı.

  • 3

    Ladies and gentlemen, I would like you to listen to my opinion.

    Baylar bayanlar, görüşüme kulak vermenizi istiyorum.

  • 4

    You are as white as a sheet.

    Bir çarşaf kadar beyazsın.

  • 5

    Please give me a sheet of paper.

    Lütfen bana bir yaprak kağıt verin.

  • 6

    Bring me a sheet of paper, please.

    Lütfen bana bir kağıt getir.

  • 7

    The police covered the body with a sheet.

    Polis, cesedi gazeteyle örttü.

  • 8

    He crushed the sheet of paper up into a ball.

    Bir yaprak kağıdı ezerek top yaptı.

  • 9

    She was promoted over the heads of her seniors.

    Kıdemlilerinin önüne geçerek terfi etti."

  • 10

    There are more seniors living in Canada than children.

    Kanada'da çocuklardan daha fazla yaşlı yaşıyor.

  • 11

    Seniors do not pay the ticket price.

    Yaşlılar bilet ücretini ödemez.

  • 12

    You must bow to your seniors.

    Kıdemlilerine saygı göstermelisin

  • 13

    Tickets are $30 for general admission and $20 for students and seniors.

    Biletler genel giriş için 30 dolar ve öğrencilerle yaşlılar için 20 dolardır.

  • 14

    Tom is two years senior to me.

    Tom benden iki yıl kıdemlidir.

  • 15

    Are you a senior high school student?

    Lise son sınıf öğrencisi misin?

  • 16

    He holds a senior position in the government.

    O, hükümette üst düzey bir konuma sahiptir.

  • 17

    The actor is two years senior to me.

    Aktör benden iki yıl daha kıdemli.

  • 18

    Tom will be a senior next year.

    Tom gelecek yıl son sınıf öğrencisi olacak.

  • 19

    He doesn't realise that he's tone deaf.

    müzik kulağı olmadığının farkında değil.

  • 20

    I don't want to sing, because I'm tone-deaf.

    Müzik kulağım olmadığı için, şarkı söylemek istemiyorum.

  • 21

    It's hard to find a blush that goes well with my skin tone.

    Cilt tonumla iyi giden bir allık bulmak zor.

  • 22

    Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.

    Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.

  • 23

    "When I sing, sometimes I get off-pitch." "That's what we call 'being tone deaf'".

    "Şarkı söylediğimde, bazen ton tutturamıyorum." "Buna 'müzik kulağı olmamak' diyoruz

  • 24

    She spoke in soft tones.

    Yumuşak tonlarda konuştu.

  • 25

    He addressed the audience in a soft tone.

    O seyircilere yumuşak bir sesle hitap etti.

  • 26

    Did you pick up on that strange tone in his voice?

    Sesindeki o garip tonu yakaladın mı?

  • 27

    Tom spoke in an angry tone.

    Tom kızgın bir ses tonuyla konuştu.

  • 28

    Watch your tone.

    Ses tonunuza dikkat edin.

  • 29

    What's your favorite upbeat song?

    Gözde neşeli şarkınız nedir?

  • 30

    He's always upbeat.

    O her zaman iyimserdir.

  • 31

    When upbeat music starts playing, I just start dancing.

    Neşeli müzik çalmaya başladığında, ben sadece dans etmeye başlarım.

  • 32

    Isn't there any music that's a bit more upbeat? It's supposed to be a party.

    Biraz daha eğlenceli bir müzik yok mu? Bir parti olması gerekiyordu.

  • 33

    Tom is upbeat.

    Tom iyimserdir.

  • 34

    "Good morning! Another day of beautiful weather!" "Good morning Tom. You're very upbeat this morning."

    "Günaydın! Güzel havanın olduğu bir gün daha!" "Günaydın Tom. Bu sabah çok neşelisin."

  • 35

    Tom is drinking apple juice.

    Tom elma suyu içiyor.

  • 36

    I love apple juice.

    Elma suyunu seviyorum.

  • 37

    I would like fruit juice.

    Ben meyve suyu istiyorum.

  • 38

    Did you buy juice?

    Meyve suyu aldın mı?

  • 39

    Tom poured some apple juice into a glass.

    Tom bardağa biraz elma suyu koydu.

  • 40

    I have to lose weight, so I'm going on a diet.

    Kilo vermem lazım, bu yüzden diyet yapacağım.

  • 41

    My mother is on a diet.

    Annem diyette.

  • 42

    I think you'd better go on a diet.

    Bence bir diyet yapsan iyi olur.

  • 43

    Fruits and vegetables are essential to a balanced diet.

    Meyve ve sebzeler dengeli bir diyet için gereklidir.

  • 44

    Tom's diet resulted in weight loss.

    Tom'un diyeti kilo kaybıyla sonuçlandı.

  • 45

    He was killed with a sword.

    O, bir kılıçla öldürüldü.

  • 46

    This sword has a strange history.

    Bu kılıcın tuhaf bir tarihi var.

  • 47

    Tom lowered his sword.

    Tom kılıcını indirdi.

  • 48

    Al-Mutanabbi died with his sword in his hand.

    El-Mutanabbi elinde kılıcıyla öldü.

  • 49

    Those who live by the sword die by the sword.

    Kılıçla yaşayanlar kılıçla ölürler.

  • 50

    Molly has a large clock.

    Molly'nin büyük bir saati var.

  • 51

    The clock is wrong.

    Saat yanlış.

  • 52

    The clock is ten minutes slow.

    Saat on dakika geri kalmış.

  • 53

    The old clock is still in use.

    Eski saat hâlâ kullanımdadır.

  • 54

    It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.

    Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.

  • 55

    I don't switch on the light in my studio at night.

    Gece stüdyomdaki ışığı açmam.

  • 56

    She runs a dance studio.

    O bir dans stüdyosu çalıştırıyor.

  • 57

    Our studio is still located on Park Street.

    Bizim stüdyo hâlâ Park Caddesi üzerinde yer almaktadır.

  • 58

    Tom opened his own dance studio.

    Tom kendi dans stüdyosunu açtı.

  • 59

    Tom headed back into the studio.

    Tom stüdyoya geri döndü.

  • 60

    Vocabulary is the basis of language.

    Kelime dilin temelidir.

  • 61

    We talk on the phone on a regular basis.

    Düzenli olarak telefonda konuşuyoruz.

  • 62

    We will have to consider each application on a case-by-case basis.

    Her başvuruyu duruma göre ele almamız gerekecek.

  • 63

    Since when are you two on a first name basis?

    "Siz ikiniz ne zamandan beri birbirinize isimle hitap ediyorsunuz?"

  • 64

    They were professional killers.

    Onlar profesyonel katillerdi.

  • 65

    I don't believe Tom is the killer.

    Tom'un katil olduğuna inanmıyorum.

  • 66

    The police believe the victim knew his killer.

    Polis kurbanın katilini tanıdığına inanıyor.

  • 67

    The killer was never caught.

    Katil asla yakalanmadı.

  • 68

    The killer remained at large for weeks.

    Katil haftalarca kaçak kaldı.

  • 69

    The argument ended in a fight.

    Tartışma kavga ile sona erdi.

  • 70

    His arguments don't convince me.

    Onun argümanları beni ikna etmiyor.

  • 71

    His argument was based on facts.

    Onun argümanı gerçeklere dayalıydı.

  • 72

    It's an interesting argument.

    Bu ilginç bir argümandır.

  • 73

    The same argument is playing out again.

    "Aynı tartışma yeniden yaşanıyor."